kitap hakkında
Bunu satın al ve daha güzel ol, şuna sahip ol ve daha başarılı ol, bunu elde et ve mutluluğun sınır tanımasın.
Pekala, bunu, şunu ve diğer şeyi satın aldık. Havalara uçuyor olmamız gerekir, değil mi? Çoğumuz için yanıt ‘hayır’. Gerçekte çoğunlukla tam tersi doğrudur: Bu nesnelerin çoğu- ve boş vaatleri- yavaş yavaş cebimizdeki parayı, ilişkilerimizin büyüsünü ve hayatımızdaki mutluluğu emer…
Pazarlamacıların inanmanızı istediğinin aksine siz, sahip olduğunuz şey değilsiniz. Siz sizsiniz ve şeyler de şeylerdir; tam sayfa dergi reklamının ya da uyanık bir tüccarın size söylemeye çalıştıklarının aksine, hiçbir fiziksel ya da matematiksel simya bu sınırları değiştiremez.
* Bize söyledikleri daha fazla eşyanın daha fazla mutluluk demek olduğudur, oysa daha fazla eşya çoğunlukla daha fazla baş ağrısı ve borç anlamına gelir. Tüm bu eşyaların satın alınması kesinlikle birilerinin işine yarıyor… Ama o birileri, biz değiliz.
** Gerçeği söylemek lazım, eşyalar bizi olmadığımız bir şeye dönüştüremez. Pahalı kozmetikler bizi süper model yapmaz, alengirli bahçe aletleri bizi uzmanı kılmaz ve son model fotoğraf makineleri bizi ödüllü fotoğrafçı haline getirmez.
Biz sahip olduğumuz şey değiliz, biz yaptığımız şeyiz, biz düşündüğümüz şeyiz ve sevdiğimiz kişiyiz…
* Günlerimiz asla yeterince uzun değilse belki de bunun suçlusu eşyalarımızdır…
** Öğrenmek, yaşamak ve eğlenmek sahip olduğumuz şeylerden çok daha önemliydi…
Aşırı eşya yığını ruhlarımız için de yük olabilir. Sanki tüm bu nesnelerin kendi kütlesel çekim alanları varmış da bizi aşağı çekiyorlar zapt ediyorlardır. Tıka basa dolu bir odada kelimenin gerçek anlamıyla ağır ve uyuşuk, aşırı yorgun ve kalkıp bir şeyler tamamlamak için çok tembel hissedebiliriz kendimizi.
Bunu temiz, aydınlık, seyrek eşyalı bir odayla karşılaştırın- böyle bir mekanda hafif, özgür ve olanaklarla dolu hissederiz. Sahip olunan şeylerin yükü olmadığında enerji dolu ve her şeye hazırızdır.
* Hayatımızın büyük resminde eşyalarımızın hiç önemi yoktur.
* Hayat, eşyalar için tasarlanmaya değmeyecek kadar kısa. Yaşlanıp saçlarımız ağardığında, sahip olduğumuz şeyler hakkında değil de onların arasında neler yaptığımız hakkında atıp tutacağız…
Basit yaşayın ki başkaları da basitçe yaşayabilsin!..
* Aşırı tükettiğimizde zücaciye dükkanına girmiş fillere benzeriz- yerle bir edilmiş ormanlardan, kirli akarsulardan ve taşmış çöplüklerden oluşan yıkıntıları arkamızda bırakırız.
* Bir kelebek olun;
kelebekler gibi hareket ettiğimiz zaman onlar kadar hafif, zarif ve güzel yaşamaya başlarız, en temel olanlarla tatmin oluruz. Kaynakların sınırlı olduğunun bilincinde olarak mümkün olduğunca az tüketiriz.
Doğanın hediyelerinin tadını çıkarırız- bir bahar esintisi, temiz bir dere, kokulu bir çiçek…